Hayat bir sınav zaten

Sonra bir gün İstanbul'daki, inşaatçı Fatih Blair kardeşimle "Aile İçi Münasebetlerimizde Anne-Babanın Rolü" adlı bire bir görüşmemizde, Sınav filmini izleyip izlemediğimi sordu. İzlemediğimi söylediğimde, mutlaka izle, bizi anlatıyor, gibi bir takım abuk laflar etti. Yani, benim aklımdan şu geçiyordu: "Biz"i anlatabilecek kapasitede bir film yapılabilir miydi gerçekten? Meğerse ailesel ilişkilerimiz açısından "bizi anlatıyor" demek istemiş. "Ha, o zaman tamam" dedim, ve ilk fırsatta Sınav'ı izlemeyi aklıma koydum.

Yönetmen'in Ömer Faruk Sorak olduğunu film başlarken farkettim. GORA ve Vizontele'den kalma bir "eh işte idare eder" önyargısı filmden çok da nefret etmeyeceğimin bir belirtisiydi. Bir de başlangıçtaki filmografiyle beraberinde espirileri görünce, iyi olacağı kanaati bende iyice yerleşti. Oyunculuk, senaryo, oyuncu seçimi... Güzeldi yani. Okan Bayülgen'i de orda görmek güzeldi ama sanki "paşam" değişiyle, müdüre yukarıdan bakışı pek uymamış gibiydi. Jan-Klot Van Dam'ın dövüşmek için orda bulunmaması da beni ayrıca sevindirdi, zira yazımın başında da bahsettiğim gibi Van Dam'ın oynadığı filmlerdeki dövüşleri pek yapmacık bulduğumdan sevmiyordum. (Bir de Jet Lî'ye bakın! dövüş filmi dediğin böyle olur!)
Hâsılı -yine bir Ömer Faruk Sorak klasiği olarak "yeni bir teknik bulduğunda, suyu çıkıncaya dek kullanmak" felsefesi haricinde- filmi beğendim. Filmin kareografisiymiş hede hödösüymüş, biraz fazla abartılmış gibiydi bence, ama her zaman savunduğum bir fikir olarak:
Türk sinemasında çığır açan, bir güzelliği daha bizlere tattıran her film güzeldir. Holivut daha iyisini yapmış diyerek hor görmek bize yakışmaz.

0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa