Sayfacıbaşının Seyİr Defterİ

Bir sayfacıbaşının gözünden, görsel-işitsel-düşünsel ve de geyiksel meselelerin gayri ciddi mütaalâlarını ihtiva eder.

07 Şubat 2007

Pop müziğin faydasını gördüm, gerçekten...

Uzun zamandır metal müzikle haşır neşir olduğumdan olsa gerek, bir sene öncesine kadar, yumuşak ve sade müziklere tahammül etmekte zorlanıyordum. Sertlik ve gürültüye alışmış kulağım daha hafifini kaldırmıyordu. Uyumaya hazırlık gibi bir şey hissediyor ve sıkılıyordum. Alternatif müzik bir ara hoşuma gitmeye başlamıştı. Birkaç hafta sonra metale dönüş yaptığımda, içimden “Oh be dünya varmış, işte aradığım şey buydu” nidalarına boğulduğumu anımsıyorum.

Ne değişti bilmiyorum ama yazın pank rak (punk rock) denen şeyin ne olduğunu merak ederek edindiğim birkaç albümün ardından, bu müzik türünde hoşuma giden bir şeyler olduğunu hissettim. Alman gruplarından Di Ertste (Die Ärzte), daha önce de dinlediğim fakat pek beğenmediğim pank rak gruplarındandı. Amerikalı Dı Ofsprink (The Offspring) de öyle. Ne oldu da beğenme güdüm artık bunlara beklediğimden ve eskisinden daha olumlu yaklaşabiliyor, bilmiyorum, anlayamıyorum. Ama şu bir gerçek: artık daha hafif müzikler için tahammül katsayım oldukça alt seviyelere düşmüş durumda.

Memlekete son gidişimde, dayıoğlunda ne kadar pop müzik varsa hepsini aldım, empeüç (mp3) çalarıma yükledim. İnanamıyorum ama artık sadece vuruşlarda ortaya çıkan baslara, aynı şekilde devam edip duran ve hatta hiçbir anlam ifade etmeyen melodilere, detone olmuş miks (mix) eklemelerine, yani kısaca tekno-dans-pop vs karışımı çorba müzikleri dinlemeye bile tahammül edebiliyorum.

Aslında iyi de oldu. Listıningim (listening) pek iyi değildir. Sanırım metal dinlerken müziğe o kadar yoğunlaşıyorum ki sözleri takip etmeyi canım hiç istemiyor. Yani şarkıda ne dediğini merak bile etmiyorum. Ama pop müzikte öyle mi! Pop müziğin inanılmaz iticiliği dolayısıyla, takip etmek istediğim, duyduğum, merak ettiğim birkaç kelime oluyor artık. Yani müzik öylesine dikkat dağıtıcı ki, ister istemez kendimi, sözleri takip ederken buluyorum.

Şakirağa’nın (Shakira) Hips dont lay (Hips don’t lie)’ını bile yenice dinledim. İspanyolca öğrenmeye başladığımdan beri nerdeyse altı kocaman ay geçti, hâlâ da hiçbir şey bilmiyor sayılırım. Bu yüzden, şarkıda geçen “komo se yama” (Como se llama) ve “sinyorita” (señorita) dizelerini ayırt edebilmek öylesine mutluluk verici oldu ki, gerçekten tarif etmeğe çalışsam zorluk çekerim.

Bir de Ritmo Kaliyente (Ritmo Caliente) mevzuu var ki nasıl dile getireceğimi bilmiyorum. Böyle güzel bir melodi nasıl katledilir, detonasyonun dibine nasıl vurulur, güzel bir şarkı nasıl harcanır, işte onun en güzel örneklerinden biri olmuş. Zaten şarkıyı icra edenleri internette bulmak bile çok güç: Alisya İstefano (Alycia Stefano) ve Terranegra. Şarkı o kadar güzel ki, bu kadar yıpratılmışlığa, detonasyona ve hırpalanmışlığa rağmen hâlâ cazip bir şeyleri var derinlerde.



Sözün kısası pop müziğin faydasını yeni anladım. Dil öğrenmek için müzikten soğumak ve söze odaklanabilmek lüzumunu gördüm. Darısı yeni pop şarkı facialarının başına.

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa